Against the backdrop of economic internationalization and market globalization, the world has witnessed faster competitive contents with a more dynamic market environment, a more rapid technological innovation, and more diverse customer needs. Thus, for every enterprise especially led by entrepreneurs, the focus is to maintain the sustainability of competitive advantages and dynamically transform core capacity to avoid rigidity. This paper introduces the process of the deepened rigidity in WS Co. Company, which occurs due to the wrong cognition of Dr. S (...) and his teams who managed or failed to respond to the rigidity encountered by the company during different periods. The rigidity of its capacity is believed to be caused by the cognitive errors of the entrepreneur and his team facing every period of potential rigidity, which makes them fail to deal with it, thus leading to complete rigidity. This paper intends to explain how rigidity takes shape from the cognitive aspect of senior managers, which may serve as illuminations for the similar enterprises led by entrepreneurs. (shrink)

Contributed articles on dimensions of applied philosophy; felicitation volume in honor of Hr̥daya Nārāyaṇa Miśra, author and Indian philosopher; includes selected works of honouree.

Dini epistemoloji, teistik inançların rasyonel zeminde gerekçelendirilme yollarını arayan, çağdaş epistemolojinin bir alt dalıdır. Musa Yanık, bu kitapta günümüzdeki en güçlü yaklaşım olan reform epistemolojisinden güvenilircilik bakış açısıyla yani “daha yüksek bir olasılıkla doğru olması yönünden” İslam inancının rasyonelliğini ortaya koymakta ve uygulamalı dini epistemolojinin sağlam ve cesur bir örneğini sergilemektedir. (Prof. Dr. Hasan Yücel Başdemir) -/- Epistemoloji topyekûn insan zihnini biçimlendirme ve inanç da dahil olmak üzere bilişsel faaliyetleri yönlendirme potansiyeline sahip bir alandır. Zira Allah’ın varlığı, birliği, nübüvvet ve (...) ahiretle ilişkili meseleler “nasıl bilebilirim, neleri bilebilirim, bildiğim şeyin kesinliğinden nasıl emin olabilirim?” gibi epistemik sorulardan bağımsız olamaz. Bu nedenle konu İslam düşüncesinde felsefecilerin olduğu kadar kelâmcıların da ilgisini çekmiştir.Bu bağlamda Musa Yanık tarafından modern teoriler de dikkate alınarak yazılan bu kitabın dini epistemoloji konusunda bir farkındalık oluşturmasını umuyorum. (Doç. Dr. Mehmet Bulgen) -/- Analitik felsefe ülkemizde yeni yeni tanınmaya başlanmış olmasına rağmen özellikle İslam entelektüel tarihindeki kelâm geleneği ile etkileşime geçme potansiyeli oldukça yüksek bir gelenektir. Musa Yanık, bu çalışmasıyla günümüzün en önemli analitik din felsefecilerinden AlvinPlantinga’nın dini epistemolojisini tanıtmakta ve kelâmla irtibatını eleştirel bir zeminde kurmaya çalışmaktadır. Çalışmanın güncel tartışmaları takip etmesi kadar bu tartışmalara farklı geleneklerden bakabilme becerisi felsefenin çok-yönlü bir çerçevede nasıl yapılabileceğine dair güzel bir örnek oluşturuyor. Musa Yanık’ın bu eseri, her şeyin birbiriyle etkileşime geçmeye başladığı global dünyada felsefe yapmanın olanaklarına dair yenilikçi bir yaklaşım ortaya koyuyor. -/- (Doç. Dr. Nazif Muhtaroğlu) -/- Elinizde tuttuğunuz bu kitap, dini epistemoloji ve erdem epistemolojisi kesişiminde yer almakla birlikte, inanç ve imanın epistemik statüsünü incelemek ve bunu yaparken ise İslam inancını merkeze almaktadır. Bu haliyle Türkçe literatür açısından önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Okuyucunun bu kitap aracılığıyla karşılaşacağı bazı sorular şunlardır: İnanç ve bilgi nedir? Kanıt olmadan inanmak ahlaken yanlış mıdır? İnançlarımızı rasyonel olarak gerekçelendirmenin yolları nelerdir? İslam inancı reform ve erdem epistemolojisi açısından güvenilir bir temele sahip midir? Fakat belki de en büyük kadim soru şudur: Tanrı’nın varlığını bilmek mümkün müdür? -/- (Taner Beyter-Öncül Analitik Felsefe Dergisi). (shrink)

Clinical studies as well as hundreds of case reports have indicated that Yan Xin Life Science Technology has enabled human participants to live a normal life with little or no food intake for prolonged periods—a state referred to as bigu. Bigu is described in historical records as “taking in qi to avoid food,” and is regarded as a special technique to achieve a long and healthy life. In this study, experiments were designed to study whether cells in vitro can survive (...) without commonly acknowledged essential nutrients after receiving external qi treatments from Dr. Yan Xin, a chief physician and a renowned life scientist. Results reported here indicate that mouse hybridoma cells can survive in Dulbeco’s modified Eagles medium without serum or in phosphate-buffered saline buffer without other nutrient ingredients after qi treatment. These results are the first evidence that a cellular equivalent of the human bigu phenomenon or cellular bigu phenomenon may occur. (shrink)

Prof. Dr. Mehmet Karasan 1907 yılında Denizli, Çivril’de doğdu . İlk ve orta öğrenimini Çivril ve Konya’da, lise eğitimini 1928 yılında İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladıktan sonra aynı yıl Millî Eğitim Bakanlığı’nın yurt dışı eğitim bursunu kazanarak Fransa, Lyon Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe ve Sosyoloji bölümünde lisans eğitimi almaya hak kazandı. 1932 yılında yurt dışı eğitimini tamamlamasının ardından 1933 yılında İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümüne doçent olarak atandı. 1942 Yılında İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü asistanı Nusret Hızır ve pedagoji doçenti Bedii Ziya Egemen (...) ile birlikte Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Enstitüsü kadrosuna katıldı. 1932-1950 yılları arasında belirli dönemlerde çeşitli okullarda felsefe, sosyoloji ve Fransızca öğretmenlikleri ve idarecilik yapan Karasan 1951 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Profesör olarak göreve başladı. Prof. Dr. Mehmet Karasan akademik hayatının yanı sıra 1954-1957 ve 1957-1960 yılları arasında X. ve XI. dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Denizli Milletvekilliği yaptı. Siyasi hayatının ardından 1968 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi felsefe kürsüsünde Profesör olarak akademik yaşamına devam etti ve 1970-1971 yılları arasında aynı fakültede dekanlık görevinde bulundu. 15 Kasım 1974 tarihinde hayatını kaybeden Karasan Evli ve bir çocuk babasıydı. Mehmet Karasan Türk düşüncesine ve literatürüne Eflatun’un Devlet Görüşü (1947) ve Büyük Feylesoflar Antolojisi (1949) adlı kitapları, “İlk Yunan Düşüncesinde Din İlmi Denemeleri” ve “Eflatun’un Devleti” gibi makaleleri ile katkıda bulundu. Karasan, Fransa’da almış olduğu yurt dışı eğitiminin etkisi ve Cumhuriyet döneminde 1940 yılında Hasan Ali Yücel tarafından başlatılan “Tercüme Hareketi” vesilesiyle yabancı dilde yazılan birçok klasik eseri tercüme ederek dilimize kazandırdı. Platon, Descartes, Durkheim ve Bergson gibi önemli filozofların eserlerini tercüme ederek felsefe alanına önemli katkılarda bulunan Karasan, Durkheim’ın Meslek Ahlakı kitabını tercüme etmesi ve “Din Sosyolojisi, Öncüleri ve Kurucuları” başlıklı bir makale kaleme alması ile yalnızca felsefe alanına değil sosyoloji alanına da önemli katkılarda bulundu. Bu sayede Cumhuriyet döneminde akademik anlamda Türkiye’de ilk din sosyolojisi dersini 1949 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde verdi. Karasan sosyolojiye yönelik çalışmaları ile birlikte özellikle felsefe alanında Descartes’ın İlk Felsefe Üzerine Metafizik Düşünceler (1942), Felsefenin İlkeleri (1943), Aklını İyi Kullanmak ve Bilimlerde Doğruyu Bulmak İçin Metot Üzerine Konuşma (1944), Tabiat Işığı ile Hakikati Arama (1945), Aklın İdaresi İçin Kurallar (1945) ve Ahlak Üzerine Mektuplar (1946) gibi birçok eserini Fransızcadan dilimize tercüme etmesi ve yapmış olduğu bu tercümelere eklemiş olduğu ön sözler ve açıklamalar ile Türkçe felsefe alan yazınında tanınırlık kazandı. Descartes’ın eserleri ile birlikte Fransızca’dan dilimize kazandırdığı eserler arasında Bergson’un Ahlak ile Dinin İki Kaynağı (1949), Lucien Laberthonnière’in Descartes Üzerine Tetkikler (1959) eseri ve bir dönem Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe kürsüsünde görev yapan Olivier Lacombe’un bazı makaleleri de bulunmaktadır. Böylece, Mehmet Karasan Descartes’ın felsefesi başta olmak üzere Fransız düşüncesi ve felsefesinin Türkiye’de tanınması açısından önemli bir görevi yerine getirdi. Prof. Dr. Mehmet Karasan Türkiye Cumhuriyeti’nin görece ilk yılları sayılabilecek dönemi içerisinde sorumluluk alarak felsefe ve edebiyat alanında hem tercüme faaliyetleri hem de kendi özgün eserleri ile Türk düşüncesinin ve felsefesinin gelişimine yardımcı olan bir düşünürdür. Karasan’ın başta Fransız felsefesi olmak üzere felsefeye yönelik düşüncelerinin günümüz entelektüel çevresi ve araştırmacıları tarafından tanınması önem teşkil etmektedir. Ancak Mehmet Karasan’ın düşünce hayatı, felsefi görüşleri ve felsefeden ne anladığına yönelik yapılan çalışmaların azlığı ve eserlerine ulaşmanın zorluğu göz önünde bulundurulduğunda onun yaşamı ve felsefesine yönelik mevcut bilginin eksikliği göze çarpmaktadır. Bu nedenle Mehmet Karasan’a yönelik bir çalışma ortaya koyma gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu gereklilik doğrultusunda yazımızda Karasan’ın ortaya koymuş olduğu çalışmalarının seyri ve gelişimi takip edilerek görüşleri aktarılmaktadır. Bu noktada onun tercüme eserlerine yazmış olduğu ön sözler ve açıklamalar dikkate alınmaktadır. Böylece, Karasan’ın özellikle Descartes’tan yaptığı tercümelerden hareketle onun felsefi yaklaşımına ve felsefeden ne anladığına ilişkin bir tahlilde bulunulmaya çalışılmaktadır. Belirtmek gerekir ki bu yazının temel amacı Descartes’ın felsefesini ya da felsefi görüşlerini aktarmak değil Mehmet Karasan’ın Descartes’ın felsefesine yönelik okumaları, çıkarımları, düşünceleri ve katkılarını tespit ederek kendi özgün düşüncelerini ve felsefi tavrını ortaya koymaktır. (shrink)

Gayretimin bir kısmı bilim dünyasına hizmet, ama diğer çok mühim bir gayesi ise; koskoca bir İslam aleminin yitirmiş olduğu kendine hürmeti, güveni ve insanlık tarihindeki yerini hatırlatmak, kaybettiklerini inşa etmek içindir. Prof. Dr. Fuat Sezgin Prof. Dr. Fuat Sezgin anısına ithaf ettiğimiz Felsefe ve Din Bilimleri Özel Sayımıza hoşgeldiniz. Prof. Dr. Fuat Sezgin, 24 Ekim 1924 tarihinde Bitlis’te dünyaya gelen Fuat Sezgin, il-kokulu Doğubayazıt’ta, ortaokul ve liseyi ise Erzurum’da bitirdikten sonra 1943 yılında İstanbul’a geldi. İstanbul Üniversitesi şarkiyat (Doğu bilimi) Araştırmaları (...) Enstitüsü’nde ünlü Alman şarkiyatçı Prof. Dr. Hellmut Ritter’in (1892-1971) öğrencisi olan Sezgin, Ritter’in tavsiyesi üzerine İslâm bilimlerine yöneldi. 1951’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakülte-si’den mezun olduktan sonra Arap Dili ve Edebiyatı alanında “Buhârî’nin Kaynakları Hakkın-da Araştırmalar” başlıklı teziyle doktorasını tamamladı. Bu çalışmasıyla, hadis kaynağı olarak İslâm kültüründe önemli bir yere sahip olan Buhârî’nin sözlü kaynaklar yerine yazılı kaynaklara dayandığı tezini ortaya attı. Doçent unvanını 1954 yılında alan Sezgin, 1960 askeri darbesinin ardından üniversi-telerden uzaklaştırılan 147 akademisyen arasında kendi adının da bulunması üzerine 1961’de Türkiye’den ayrıldı ve çalışmalarına Goethe Üniversitesi’nde (Frankfurt) devam etti. Câbir bin Hayyân hakkında hazırladığı ikinci tezini 1965’te Goethe Üniversitesi Doğa Bilimleri tarihi Enstitüsü’ne sunan ve bir yıl sonra profesörlüğe yükseltilen Sezgin, aynı yıl kendisi gibi şarkiyatçı olan Ursula Sezgin ile Evlendi. Alanında şimdiye kadar yazılan en kapsamlı eser kabul edilen Geshichte des arabisc-hen Schrifttums (Arapça Yazma Eserler Literatürü Tarihi) başlıklı kapsamlı eserinin ilk cildini 1967’de yayımlayan Sezgin, 1978’de Kral Faysal İslâmi İlimler Ödülü’ne lâyık görüldü. Bu ödül nedeniyle kendisine takdim edilen maddi desteği değerlendirerek 1982’de Goethe Üniversitesi Arap-İslâm Bilimleri Tarihi Enstitrüsü’nü, ertesi yıl ise bu enstitü bünyesinde, tarih boyunca Müslüman bilim insanlarının icat ettiği 800’den fazla bilimsel alet ve düzene-ğinin modellerinin sergilendiği İslam Bilim ve teknoloji Müzesi’ni kurdu. Bu müzenin bir benzerini 2008 yılında istanbul’da kuran Sezgin, 2010 yılında Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı’nın kuruluşuna öncülük etti. Kahire Arap Dili Akademisi, Şam Arap Dili Akademisi, Fas Rabat Kraliyet Akademisi, Bağdat Arap Dili Akademisi, Türkiye Bilimler Akademisi şeref üyeliği de dâhil olmak üzere çok sayıda ödül ve nişana layık görülen Sezgin’e; Erciyes Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanları verildi. Frankfurt am Main Goethe Plaketi, Almanya Üstün Hizmet Madalyası, İran İslâmi Bilimler Kitap Ödülü ve Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü ile taltif edildi. Prof. Sezgin’in öncülüğünde kurulan İstanbul İslâm Bilim ve teknoloji tarihi Müzesi, Kültür ve Turizm bakanlığı 2016 özel Ödülü’ne lâyık görüldü. Arapça, Süryanice, İbranice, Latince ve Almanca başta olmak üzere 27 dil bilen Prof. Dr. Fuat Sezgin, 30 Haziran 2018’de İstanbul’da vefat etti ve Gülhane Parkı’ndaki İstanbul İslâm Bilim ve teknoloji tarihi Müzesi’nin bahçesine defnedildi. Vefatının ardından, 2018/6 sayılı Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile 2019 yılı “Prof. Dr. Fuat Sezgin Yılı” olarak ilân edildi. Cumhurbaşkanlığı genelgesinde "İslam kültür ve medeniyetinin daha iyi anlaşılmasını sağlamak ve onu yeni nesillere en doğru şekilde aktarmak amacıyla yapılacak söz konusu çalışmalara ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarınca her türlü destek ve katkının sağlanması hususunda gereğini rica ederim." İfadelerine yer verilerek Fuat Sezgin’in ülke sathında anlatılması ve düşüncelerinin anlaşılması için çeşitli faaliyetlerin yürütülmesi istenmişti. Koordinasyon Merkezi olarak da Kırıkkale Üniversitesi seçildi Dünyanın önde gelen bilim tarihçilerinden olan, İslam Bilim Tarihi alanındaki çalışmaları bulunan Prof. Dr. Fuat Sezgin’i gelecek nesillere tanıtmak, fikirlerini anlatmak amacıyla Sivas Cumhuriyet Üniversitesi tarafından da birçok faaliyet yapıldı. Dünyanın önde gelen bilim tarihçilerinden Prof. Dr. Fuat Sezgin’e, İslam Bilim Tarihi alanındaki çalışmalarından dolayı Üniversitemiz tarafından “Fahri Bilim Doktoru” unvanı verildi. Prof. Dr. Sezgin’e fahri bilim doktoru unvanı verilmesi dolayısıyla Üniversitemiz Kül-tür Merkezi’nde düzenlenen tören İstiklal Marşımızın okunması ve saygı duruşuyla başladı. Programa Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız, Sivas Belediye Başkan Yardımcısı Ah-met Özaydın, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Uzun, öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı. Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız yaptığı açış konuşmasında, "İnsanlara İslam bilimlerinin gerçeğini tanıtmak, benlik duygularını olumsuz etkileyen yanlış yargılardan onları kurtarmak ve ferdin ehemmiyetine olan inancı kazandırmak amacıyla İslam Bilimi Tarihi araştırmalarına adanmış bir ömürdür Prof. Dr. Fuat Sezgin Hocamız. Öyle büyük bir otoritedir ki onu anmadan, onun hazırladığı eserlere bakmadan, bilim tarihiyle, İslam tarihiyle ilgili ortaya bir şeyler sunabilmek çok zordur. Bilim tarihinin en çalışkan, en birikimli bilim insanlarından biridir. İslam tarihine, İslam düşüncesine, İslami eserlere ve bilim dünyasına vermiş olduğu katkılarıyla bir medeniyet kâşifi, eşi bulunmaz bir değer ve ‘darbeler neden kötüdür’ sorusunun mücessem cevabıdır Prof. Dr. Sezgin. Bizim medeniyet ve kültürümüzde kültür, sanat ve beşerin, Yaratıcının her eserinde müşahede ettiği güzellikleri, çeşitli yol ve yöntemlerle ortaya koymasının vasıtasıdır. Bilgiyi hikmetle taçlandırıp irfana ulaştırmadıkça hiçbir şeyi yerli yerine oturtamayız." dedi. Konuşmanın ardından Rektör Yıldız, 93 yaşındaki Prof. Dr. Fuat Sezgin’e cübbe giydirdi. Daha sonra Sezgin katılımcılara ‘Arap İslam Tarihinden Bazı İzlenimler’ konulu ders verdi. Prof. Dr. Fuat Sezgin, “İnsanların bilgi tarihi ile ilgili verileri yazılı olarak kaydetme gayreti, politik tarihe olana nispetle tesadüflere ve keyfi değerlendirmelere göre çok geri zamanlarda oldu. İslam bilim tarihi yüksek ve kaliteli görüşleri yansıtır. Bunları burada sunamayacağım. Birçoğunu Arap-İslam tarihi adlı kitabımın bugüne kadar çıkmış olan 17. cildinde kaydetmeye çalıştım. Onu İstanbul’da Gülhane Parkı’nda İslam Tarihi Araştırmaları Vakfı yayınları arasında bulabilirsiniz.” dedi. Prof. Dr. Sezgin “Bilimler tarihinin verilerini değerlendirmekte, yaşanılan zamanın etüt şartını gözden kaçırılmasının esas olması gerektiğini anladım ve henüz kitabımı yazma-ya başlamadan rastladığım Fransız Coğrafya tarihçisi Joseph Toussaint Renaud (1795-1867)’un şu sözleri beni çok etkilemişti. “Tesadüf teknik ve sanatın ilerlemesinde çok büyük bir rol oynamaz. İnsanlar buluşlarında devamlı bir şekilde birden bir sıçrayışla değil, adım adım hareket eder. Her zaman aynı hızda değil, fakat devamlı olarak insan icat etmez. Olanı ilerletir.” ifadelerine yer verdi. Konuşmasının sonunda Prof. Dr. Sezgin, “Benim 65 yıldır yaymaya çalıştığım Arap İslam bilimleri tarihi hemen hemen her gün beni hayata bağladı. İslam dünyasında büyük bir hızla ilerleyen bilimler MS. 8. yüzyıldan itibaren Fransa ve İngiltere’ye diğer taraftan 10 ve 11. yüzyıldan itibaren Sicilya’ya ve İtalya’ya 9. yüzyıldan itibaren Bizans’a ulaştılar. Avrupa-lılar teknik bilimleri diğer bilimlere nazaran daha kolay anlıyor ve alabiliyorlardı. Bu anlam-da onlar 16. yüzyılda bazı yönlerde Müslümanlara ulaşmaya hatta onları geçmeye başladılar.” ifadelerini kullandı. Programın sonunda Rektörümüz ve Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Duman, Prof. Dr. Fuat Sezgin’e tezhipli bir tablo hediye ettiler. 2019 Prof. Dr. Fuat Sezgin Yılı kapsamında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Merkezî Kütüphanesi’ne Prof. Dr. Fuat Sezgin’in ismi verildi. Ayrıca Üniversitemiz Rektörlüğü tarafından düzenlenen 5’inci Hazan Şiir Dinletisi Sezgin anısına ithaf edilmiştir. 2019 yılının Haziran ayı içerisinde ise Üniversitemiz Rektörlüğü öncülüğünde ve İlahiyat Fakültesi Dekanlığınca ile Sivas Merkez Ulu Cami’de merhum Prof. Dr. Sezgin için Kur’an-ı Kerim tilaveti ve Mevlid-i Şerif programı gerçekleştirilmiştir. Son olarak üniversitemiz rektörlüğü tarafından desteklenen ve Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından yayımlanan Cumhuriyet İlahiyat Dergisi’nin 23. Cilt 3. Sayısı (Felsefe ve Din Bilimleri Özel Sayısı) Prof. Dr. Fuat Sezgin anısına ithaf edilmiştir. Felsefe ve Din Bilimleri alanından birçok güncel ve ilgi çekici araştırmayı bir araya getirdiğimiz sayımızı sizlere sunmaktan heyecan ve mutluluk duyuyoruz. Bize emanet edi-len değerli çalışmaları uluslararası alana taşımak için geniş bir ekiple tüm gayretimizi gösterdiğimizi ifade etmek isteriz. Yeni sayımızda başta makale sahibi değerli bilim insanlarımıza, yayın, danışma ve hakem kurullarımıza, Rektörlüğümüz Basımevi personeline ve özellikle dergimizin yayın aşamasında yadsınmaz emekleri olan alan editörlerimiz Dr. Öğr. Üyesi Adem Çiftçi, Arş. Dr. Öğr. Üyesi Gör. Fatma Kurttekin, Arş. Gör. Maruf Çakır, Arş. Gör. Alper Ay, Arş. Gör. Esma Güneş, Gör. Bayram Ünce, Arş. Gör. Sena Kaplan, Arş. Gör. Gülistan Aktaş,Arş. Gör. Hamit Demir Arş. Gör. Merve Yetim, Arş. Gör. Rukiye Göğen, Arş. Gör. Ömer Faruk Özbek, Arş. Gör. Salime Bera Kemikli, Arş. Gör. Naim Yaman, Arş. Gör. Sema Tombul, Arş. Gör. Nurgül Akdoğan, Arş. Gör. Ayşe Mine Akar, Arş. Gör. İlknur Bahadır ile Arapça dil editörü Prof. Dr. Ömer Faruk Yavuz ve İngilizce dil kontrolü sorumluluğunu üstlenen alan editörlerimiz Dr. Miyase Yavuz Altıntaş, Uzm. Zeynep Yücedoğru, Dr. Öğr. Üyesi Zuhal Ağılkaya Şahin, Dr. Metin Güven ve Dr. Kenan Tekin’e teşekkür ederiz. Dergimizin 23. Cilt 2. ve 3. Sayı (Özel Sayı)’larından itibaren Yazı İşleri Müdürü olarak Dr. Ahmet Çelik’in görevlendirildiğini bildirir kendisine yeni görevinde başarılar dileriz. Önceki sayılarımızda dergimizin Yazı İşleri Müdürlüğünü ifa eden Doç. Dr. Ali Yılmaz’a teşekkürlerimizi sunarız. 15 Haziran 2020’de yayınlanacak bir sonraki sayımız için makale kabul tarihlerinin yayın kurulumuz tarafından 1 Ocak- 15 Mart olarak değiştirildiğini hatırlatır çalışmalarınız-da kolaylıklar dileriz. (shrink)

Tanzimat’la başlayan eğitim felsefesi ve politikamız, Batı eksenli bir seyir içerisine girmiştir. Cumhuriyet’e kadar yürütülen iyileştirme ve ıslah çalışmaları ise kayda değer bir gelişme gösterememiştir. Osmanlı dönemindeki birtakım önemli girişimler ve düzenlemeler, Cumhuriyet dönemini hazırlamıştır. Islahat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemleri, Batılı paradigmaların çevresinde eğitimi konumlama ve kodlama çalışmalarıyla sürmüşse de bu eğitim paradigmasının manevî ve yerli/millî değerlerden kopuk, pozitivist eksenli olması eğitimde beklenen olumlu neticeyi vermemiştir. Bir ülkenin eğitim politikası, o ülkenin önem verdiği ve eğitim sistemine de yansımış olan değerlerle (...) başlar. Bu değerler eğitimin çerçevesini, amaçlarını ve yönünü belirler. Bir ülkenin eğitim politikası, o ülkenin önemsediği ve eğitimine de yansımış manevî, milli/yerli değerlerle başlar. Bu değerler, eğitim politikasının genel hatlarını, hedeflerini ve gidiş yönünü belirler. Manevî ve milli bir “Eğitim Felsefesinin” ve “Eğitim Politikasının” nasıl olması gerektiği konusunda yapılan akademik çalışmaların sayısı son yıllarda giderek artmaktadır. Bu çalışmalardan biri de Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya’nın kaleme almış olduğu “Eğitim Politikamız ve Felsefemiz” başlıklı çalışmasıdır. (shrink)

The study aimed to shed light on the impact of using the digital library in encouraging and developing scientific research from the point of view of graduate students at the College of Business at King Khalid University during the COVID-19 crisis. The descriptive analytical approach was used to achieve the objectives of the study. A questionnaire was used to collect data and information, and the SPSS program was used to analyze the data. The study reached several results, including the fact (...) that the digital library helps detect plagiarism, forgery, copying, and imitation in scientific and technological research and facilitates communication between academic researchers from faculty members and students by logging in. The digital library and the exchange of ideas and information contribute to the development of scientific research. Graduate students use the resources in the digital library to efficiently complete their assignments and scientific research. The use of the digital library contributed to saving time and effort for graduate students. It was recommended that the culture of digital awareness be spread by preparing workshops for graduate students to introduce them to digital libraries and teach them how to use and activate them in the service of scientific research. (shrink)

Der Einsatz empirischer Forschungsmethoden in der Medizinethik hat zu Forderungen nach einem gewandelten Selbstverständnis der Medizinethik geführt, die sich mehr als eine integrierte Disziplin aus Sozialwissenschaften und Ethik verstehen solle. Dagegen wird hier die These vertreten, dass über Sinn und Unsinn des Einsatzes empirischer Methoden zunächst eine moralphilosophische Diskussion erforderlich ist. Medizinethiker müssen ausweisen können, welche empirischen Forschungsresultate zur Beantwortung normativer Fragen erforderlich sind. Ein solcher Ausweis beruht seinerseits jedoch auf normativen Annahmen, die ihrerseits moralphilosophischer Legitimation bedürfen. Der Beitrag untersucht (...) daher den Einsatz empirischer Methoden in der Medizinethik im Hinblick auf Verhältnis von ethischem Grundlagendiskurs und Methodologie der angewandten Ethik. Abschließend wird gefragt, ob nicht ein Großteil von empirischen Studien in der Medizinethik aus forschungsethischen Gründen problematisch ist. (shrink)

The other is a broad concept, and the self is intricately linked to the other, as the self does not exist without the other, as it is necessary for the self to realize its existence. In other words, the other is the greatest motivator that puts the self in a state of mobilization of its capabilities. However, this interaction does not necessarily produce for us an interactive relationship characterized by In harmony, on the contrary, the other may be a factor (...) of pressure, oppression, and deprivation of the rights and will of the self, which causes the self to live in a state of pain as a result of its feeling of impotence, nothingness, and the impossibility of achieving goals, which puts the self in a state of boycott with the other to the point of wanting to separate, so that his action appears in the form of movement. Rebellious like political poetry. The current study aims to contribute, with a small effort, to understanding the influence of the abusive other in directing the self’s behavior towards certain behavioral patterns that may lead to conflict with the other and deviation from his norms and laws, and the reasons that push the self towards insisting on its position as a result of the self’s feeling of its need to prove itself and play its active role in Translating the issues of every era, but before that we must know what the concept of the other means to us by tracing its linguistic roots in dictionaries. (shrink)

_The Contradictions of Modern Moral Philosophy_ is a highly original and radical critique of contemporary moral theory. Paul Johnston demonstrates that much recent moral philosophy is confused about the fundamental issue of whether there are correct moral judgements. He shows that the standard modern approaches to ethics cannot justify - or even make much sense of - traditional moral beliefs. Applied rigorously, these approaches suggest that we should reject ethics as a set of outdated and misguided claims. Rather than facing (...) up to this conclusion, most recent moral philosophy consists of attempts to find some ways of preserving moral beliefs. This places a contradiction at the heart of moral philosophy. As a resilt it is often impossible to tell whether a contemporary philosopher ultimately rejects or endorses the idea of objective right and wrong. On the basis of a Wittgenstein approach Paul Johnston puts forward an alternative account of ethics that avoids this contradiction and recognises that the central issues of ethics cannot be resolved by conceptual analysis. He then uses this account to highlight the contradictions of important contemporary moral theorists such as Bernard Williams, Alasdair MacIntyre, Thomas Nagel and Charles Taylor. (shrink)

Innovation and organizational environment are greatly influenced by leadership styles. Innovation-friendly workplaces are fostered by leaders because of their emphasis on inspiration and vision. The leaders place more emphasis on structure and compensation, which might have a distinct effect on organizational environment (OE) and creativity. The variations in leadership styles and how they are applied in various organizational settings. The connection among organizational environment, innovative creativity and leadership styles might be influenced by industry-specific aspects. The study’s aim is to comprehend (...) how various leadership styles affect the organizational environment and corporate innovations (CI). This study included a total of 233 participants, including male (120) female (110) and non-binary/other (3) for leadership styles. Utilizing SPSS software, a statistical analysis of the data was carried out. The data was analyzed using a t-test, ANOVA, and regression analyses. These analysis demonstrated the leadership style fostering an innovative organization.The studyemphasizes the organizational environment and corporate innovationstrongly influenced by leadership styles. Creating an atmosphere that encourages creative thinking and a collaborative culture through leadership styles. (shrink)

O tema sobre a cultura da mesa de refeição quer refletir o aspecto teológico-religioso da cultura do antigo Israel e apontar a relação entre cultura e teologia, costumes e valores espirituais, como experiências que apontam para o Transcendente e para a unidade de um grupo. Com isso, o texto quer resgatar tal reflexão para o mundo pós-moderno, no qual a cultura sustenta-se por uma dimensão que transcende a vida prática dos homens, assinala valores impregnados de religiosidade e espiritualidade e, consequentemente, (...) de crenças instaladas no mais íntimo de um corpo social. O fim último é o respeito e o reconhecimento da vida que vem de Deus. (shrink)

Resnik’s argument relies upon an undefended and unjustified overvaluation of liberty. First, he overlooks some important arguments in favour of restrictions to liberty, and his consideration of the two he does review is unfair; second his account grossly overestimates the autonomy of our food choices; and lastly his mechanism for balancing liberty against other concerns involves an illicit double counting of the weight of individual liberty.

Este artigo analisa a situação de diversidade de religiões em que o mundo se encontra hoje, e o caminho que a Igreja encontrou para o diálogo, a partir do impulso dado pelo Vaticano II, e agora assumido também pela V Conferência Geral do Episcopado Latino-Americano e do Caribe, realizada em Aparecida.

Ethical conflicts have always been connected with new techniques of reproductive medicine such as in-vitro fertilization. The fundamental question is: When does human life begin and from which stage of development should the embryo be protected? This question cannot be solved by scientific findings only. In prenatal ontogenesis there is no moment during the development from the fertilized oocyte to a human being which could be recognized as an orientation point for all ethical problems connected with the question of the (...) right to dispose of prenatal life (interruption of pregnancy, research on embryos). The protection of an individual human life must be valid for all in the same manner and from the very beginning on. It must not depend on value judgments or on stages of development, so-called grades of humanity, because these would then become selection criteria. Procreated life must have the right to be born. These were the essential ethical arguments which led to the German Embryo Protection Law. (shrink)

Versuche zur Geschlechtswahl bei der Befruchtung führten in jüngerer Zeit zu anwendbaren, wenngleich noch eingeschränkt erfolgssicheren Techniken. Deren ethische und rechtliche Bewertungen stehen im Mittelpunkt dieser Abhandlung. In Gesellschaften und Kulturen mit traditioneller Bevorzugung männlicher Nachkommenschaft gibt es einerseits ein starkes Interesse für die Geschlechtswahl, andererseits wird in einigen westlichen Ländern der vorgeburtlichen Geschlechtswahl sehr geringe praktische Bedeutung beigemessen. Dabei unterscheidet sich die Verfügbarkeit der entsprechenden reproduktionsmedizinischen Verfahren von freier Zugänglichkeit zu allen Methoden (Präimplantationsdiagnostik, Spermatozoentrennung usw.) des Fortpflanzungsmedizinmarkts (USA) bis (...) hin zu strenger Reglementierung (Deutschland). Es wird anhand der wissenschaftlichen Literatur der Frage nachgegangen, welche für die Begründung rechtlicher Regelung beachtlichen sozialen oder gesundheitlichen Gefährdungen durch präkonzeptionelle Geschlechtswahl verursacht werden könnten, und welche Gründe es andererseits für die Zulässigkeit sozial motivierter präkonzeptioneller Geschlechtswahl gibt. (shrink)

Patientenmobilität und grenzüberschreitende Gesundheitsversorgung sind alltägliche Phänomene in der Europäischen Union (EU). Im Jahr 2011 hat die EU eine Richtlinie erlassen, um in diesem Kontext Rechtssicherheit herzustellen. Bisher gibt es keine umfassenden systematischen Studien über ethische Aspekte grenzübergreifender Gesundheitsversorgung. In dieser Arbeit werden die rechtlichen Entwicklungen der grenzübergreifenden Gesundheitsversorgung dargestellt und die in der Literatur vereinzelt erwähnten ethisch relevanten Aspekte heuristisch und auf Patiententypologien aufbauend systematisch inventarisiert und diskutiert. Es zeigt sich, dass die Möglichkeit der Patientenmobilität und die damit vor (...) allem verbundenen Finanzierungsregelungen die Autonomie einiger Patienten sicherlich verbessern kann. Allerdings können wohl nicht alle Patienten Versorgungsverbesserungen erwarten. Im Gegenteil können sogar negative Konsequenzen für einige Patienten folgen, was vor allem aus gerechtigkeitstheoretischen Überlegungen kritisch zu sehen ist. (shrink)

The first part of the article demonstrates how the concept of mental resilience has developed from the 1970s to the 2010s, spreading from the field of developmental psychopathology to a wide range of psychological and psychotherapeutic disciplines. Today, there are many varied definitions of mental resilience, ranging from a relation to the concept of mental vulnerability to a related concept of mental strength. The second part of the article demonstrates how the current popularisation of the idea of individual resilience is (...) associated with a social and cultural problematisation of the vulnerable life as well as with a psychopolitical and governmental focus on enhancing the mental capacity of citizens. (shrink)

In sports education, psychological strength is considered as an integral component in the performance of any athlete. One of the effective ways to improve many psychological attributes involves training. The sample consisted of 450 athletes divided into an experimental group (EG) (n = 225) that received eight-week imagination training and a control group (CG) (n = 225) that continued with conventional training. Data was examined using the latest version of SPSS 17.0, using descriptive statistics, paired t-tests, and Analysis of covariance (...) (ANCOVA) to control for pre-existing differences. Psychological strength, mental resilience, focus and concentration, confidence, and stress management are important in athletic performance. It is proposed as a method of enhancing these psychological attributes in sports education. There were differences in significance in the EG in psychological strength, focus and concentration, confidence, and stress management compared with the CG. Paired t-tests in these variables reflect p< 0.05. ANCOVA supported the efficiency of imagination training. Imagination training significantly develops psychological strength and other related attributes in athletes. In all the variables studied, the EG performed better compared to the CG, which provided evidence that imagination training is indeed a helpful tool in enhancing psychological strength and performance in sports education. (shrink)

The idea of the Inner is central to our concept of a person and yet is far from being philosophically understood. This book offers a comprehensive account of Wittgenstein's work on the subject and presents a forceful challenge to contemporary views. Written in a non-technical and accessible style, it throws new light both on Wittgenstein's work and on the problem of the Inner self.

Digital evolution in the banking sector refers to the integration and development of digital innovations, such as internet banking, mobile applications, AI, and data analytics in banking operations and customer service measures. The research examines the influence of digital development on customer interaction strategies in the banking sector. As banks increasingly adopt digital tools to meet customer expectations for convenience and personalized services, the dynamics of customer relationships are changing. The study purpose is to understand how digital transformation influences customer (...) engagement, satisfaction, loyalty and challenges banks face in maintaining personalized interactions in a digital environment. The study looks into a number of factors, including digital engagement, customer satisfaction, service personalization, customer loyalty, service accessibility, trust and security. The study involves 600 banking customers filling out a questionnaire after being informed about the purpose of the survey. SPSS was employed to conduct various statistics tests such as, pearson correlation, chi square, and t-test the obtain data and variables. The result indicates a positive correlation between the adoption of digital banking solutions and increased customer engagement. Research results underscore the importance of continued investment in a digital technologies to maintain a competitive edge in the banking industry. Banks that effectively integrate digital tools into their customer relationship management practices are better positioned to evolving requirement of customers, leading to improved satisfaction and loyalty. (shrink)

In der gegenwärtigen Diskussion um Patientenverfügungen dominieren die Fragen nach deren Reichweite und Verbindlichkeit. Diese bilden, ebenso wie die Kontroverse um diese beiden Themen, die professionsspezifische Sichtweise von Ärzten und Juristen ab. Aus Patientenperspektive jedoch, so die Ergebnisse einer Studie mit 272 Tumorpatienten, stellt sich die Situation anders dar: Hier fungieren Patientenverfügungen vielmehr als Türöffner für eine intensivere Kommunikation mit Ärzten, aber auch mit Angehörigen und mit sich selbst. Die Frage nach der Verbindlichkeit spielt demgegenüber nur eine nachgeordnete Rolle.

This study aimed to assess the prevalence of gamophobia among unmarried graduate students at Yarmouk University, Jordan, and to explore its correlation with family communication patterns. The sample comprised 255 male and female students selected through convenience sampling. The results indicated that the overall level of gamophobia within the sample was moderate. Notably, gamophobia levels were significantly higher among females and employed students compared to their male and unemployed counterparts. No significant differences in gamophobia levels related to age or educational (...) level were found. Regarding the relationship between gamophobia and family communication patterns, the study identified a significant positive correlation with four specific family role patterns and a significant negative correlation with one family communication pattern. The analysis further showed that family communication patterns ranged from medium to high, with the balanced communication pattern being the most prevalent and the blaming pattern the least. Additionally, while no significant differences in family communication patterns were observed based on gender, differences were noted in the placating pattern in favor of doctoral students, in the placating and super-reasonable patterns favoring employed students, in the placating style for the 25–30 and 30+ age groups, and the irrelevant pattern for those under 25 years old. The balanced communication pattern was more prevalent among participants aged 30 years and older. (shrink)

The success of an organization depends on its quality management (QM) and organizational culture (OC). While QM seeks to improve the caliber of products and services, OC consider to share beliefs and behaviors that impact working relationships. Together, they deliver excellent performance and a competitive advantage. The goal of the study is to evaluate how various OC factors affect QM methods and their effectiveness. The comprehensive evaluation provided by the study is based on data from 320 experts, validated questionnaires and (...) advanced statistical techniques like correlation analysis, ANOVA and multiple regression. The study shows a significant relationship between certain OC variables and QM outcomes, highlighting the advantages of process adherence, communication process and encouraging leadership style on the effectiveness of QM and customer satisfaction. OC must be in line with QM objectives to improve customer experiences and organizational success. The research highlights the significance of integrating OC elements into QM strategies to foster an environment that drives higher output and improved customer satisfaction. (shrink)

_ This scholarly article delves into the ethical considerations surrounding the deployment of artificial intelligence (AI) in military applications. As technological advancements continue to shape the landscape of warfare, ethical concerns arise regarding the use of AI in decision-making processes, autonomous weapons systems, and data-driven warfare strategies. This article explores the ethical implications, potential consequences, and regulatory frameworks associated with the integration of AI in military contexts._.

A V Conferência de Aparecida é um momento eclesial marcante no caminhar da Igreja na América Latina no horizonte do eixo Medellín-Puebla-Santo Domingo, por ser estas as três Conferências do Celam que marcaram o período pós-conciliar na tentativa de aplicar a renovação proposta pelo Concílio Vaticano II no contexto eclesial latino-americano. A nossa reflexão quer ter presente a memória histórica da Igreja latino-americana como referencial para uma leitura, compreensão e interpretação das propostas do Documento de Participação. A chave de leitura (...) será orientada a partir da expressão avançar-retroceder como mediação para se traçar um paralelo entre o conteúdo do DP e a tradição da Igreja na América Latina. (shrink)